Ufku Selamlamak

Zamanlı varlık olan insan, fıtratını koruyabilse, bütün zamanlarda bilgiye, manaya ve bakışa nüfuz edecektir. Oradan aldığı feyzle kâh Yunus Emre’nin külahını giyip devrana duracak, kâh Akşemseddin’in sarığına sığınıp kesbî ve vehbî ilimlerde temayüz edecek yahut da Mimar Sinan’ın kavuğunu giyip hünerler gösterecektir.

Bilal KEMİKLİ

Prof. Dr., Uludağ Üni. İlahiyat Fak.

Resim: Selvigül Kandoğmuş Şahin

Sezai Karakoç, “Şehzadebaşında Gün Doğmadan” isimli şiirinde, gün doğmadan Şehzadebaşı camii avlusunda oturacak bir yer aradığını, sonuçta soğuk bir taşa oturduğunu zikrederek okuyucuyu bir kıssanın şahidi eder. Şair, orada bir yer bulmuştur, sonra başını avuçlarına alarak derin bir düşünceye dalmıştır. Mesela kuşların kanatlarını toplamakta, bir kervana katılmakta ve şiirden mest olan develere tanık olmaktadır. Tabii buradaki kuşlar, ilham perileridir; gecenin bir saatinde, kanatlarında şairin gönül aynasında şavk eden mana incilerini taşıyan… O mana incilerinin temel vasfı; masumiyet, sadelik ve samimiyettir. Masumiyet, sadelik ve samimiyet tek bir kelimeyle ifade edilecek olursa, fıtrattır. Nitekim şiire, fıtratın temsilcileri olan çocukların sesleri, aydınlık, mezar sesleri, bilgiyi temsil eden çeşmeler, sebiller ve şelaleler eşlik edecektir.

Pastoral bir şiir… Bu şiirde mekân bellidir, zaman da belli. Mekânın ve zamanın tespit edildiği yerde, mutlaka hayat olur. Bu hayatı belirleyen, şiirin izinden bakarak söyleyelim, fıtrattır. Zamanlı varlık olan insan, fıtratını koruyabilse, bütün zamanlarda bilgiye, manaya ve bakışa nüfuz edecektir. Oradan aldığı feyzle kâh Yunus Emre’nin külahını giyip devrana duracak, kâh Akşemseddin’in sarığına sığınıp kesbî ve vehbî ilimlerde temayüz edecek yahut da Mimar Sinan’ın kavuğunu giyip hünerler gösterecektir. Mesele nedir? Mesele, fıtratı koruyabilmektir. Fıtratı korumak, evvelemirde gün doğmadan yani seher vaktinde kalkıp Şehzadebaşı’nda cami avlusunda yer aramakla mümkün olacaktır.

O fıtrat, insana bir bakış sunar. Bu bakışın adı hüsn-i nazardır; güzel bakmak, güzel görmek…Güzel bakınca, etrafta câmid olan varlıkların da birer can taşıdığının ve onların da birer kişiliğinin olduğunun ayrımına varır insan. Bilgi sunan bu bakışı, biz ilim geleneğimizde müşahede olarak isimlendirmişiz. Felsefecilerin sezgi dedikleri, bizim hadsî bilgi dediğimiz bilgi bu kaynaktan neş’et edecekir. Müşahede, beş duyunun ötesinde, eskilerin “havâss-ı hamse-i bâtına” diye nitelendirdikleri başka bir duyular koridorunu uyandırmaya vesiledir. Dolayısıyla görünenin ötesini görmeyi, metafizik dünyaya nüfuz etmeyi sağlayan bir bilgi kanalından söz ediyoruz. Bu kanal, “seher vakti”nde şiirde geçtiği anlamıyla “gün doğmadan” daha berrak, daha açık ve daha bereketlidir. Nitekim o, avluyu dolduran ağaçları bu nazarla seyretmiş; onların her birinin birer “veli” olduğunu müşahede etmiştir. Bu “veli ağaçlar”, kökleriyle toprağa bağlıdırlar ve dallarıyla göğü taşırlar. Buradan bizim kıssalarımıza bir giriş yapar, Kafdağı’na, Çin Seddine, şehzadelere ve kafilelere uğraya uğraya adeta sufilerin “sefer-der vatan” dedikleri bir manevî seyahate çıkar.

Manevî seyahat, zamanı düren bir seyahattir. Orada “içimizdeki med-cezir”den mülhem, zamanı ve mekânı aşarak tayy eder derviş. Güya zahir gözüyle baksanız, o oracıkta oturmaktadır ama hakikatte Kafdağı’nı aşarak nice ejderhayı dize getirip Çin Seddin’e kadar varmıştır. Bu bir rüya değil, rü’yettir. Görüş ötesinde görüş, duruş ötesinde duruş… İşte diriliş burada başlar. Artık yakîn derecesinde bir bilgiye ulaşmıştır. O ulaşmayla, aynı zaman bağlamı içinde Süleymaniye’den, Beyazıt’tan ve olmak istediği yerden yani Şehzadebaşı’ndan ufku selamlar. Selamla birlikte gün doğar. Selamla birlikte mutlak bir gün doğar. Lakin şu var ki, gün doğmadan evvel neler neler doğar. Bir okuyucu olarak biz, günün hangi saatinde olursa olsun şiiri her okuyuşumuzda bu “doğuşu” temaşa ederiz. Fakat bu temaşa orada bitmez… Bitmez, zira “dünya sürgünü” tamamlanan şairin ebedî istırahatgâhı da burasıdır. Şair, o ulu mabedin sâyesinde ve veli ağaçların gölgesinde her dem “gün doğuşu”nu temaşa etmekte ve ufku selamlamaktadır.