Genç Müslümana Modern Edebiyat Rehberi: Ruhun Malzemeleri

Rasim Özdenören, kitabın “edebiyat üzerine bütüncül bir kuram ortaya koyma amacı taşımadığı”nı, “ele aldığı konularda kesin sonuçlara ulaşmayı hedeflemediği”ni belirtse de Turan Karataş’ın ifadesiyle “… bu yazılar toplamından pekâlâ bir edebiyat kuramı çıkarılabilir.”

Rıdvan ÇINAR

Eğitimci

Rasim Özdenören altmış yılı aşkın yazma serüveninde, hikâyeci kimliğinin yanında gerek düşünce gerekse edebiyat alanındaki denemeleriyle, özgün ve kurucu/öncü bir yazar olarak önemli bir iz bırakmıştır edebiyat ve düşünce dünyamızda. Özgündür çünkü yazı hayatının önemli bir bölümünü, yüz elli yılı aşkın bir zamandan beri “düşünce hayatımızda yer tutan kelimelerin, aslî muhtevalarının boşaltıldığı”nı, “anlam kaymalarına uğradığı”nı tespit edip “kafa karıştıran kelimeler”i, kavramları aslî muhtevalarına kavuşturma çabasını teksif etmiştir.[1] Kurucu/öncü bir yazardır, çünkü özellikle Mavera dergisi döneminde “İslamî edebiyat” tartışmaları, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda ilk kez onun yazılarıyla gündeme gelmiştir.[2] (Özdenören dipnotta belirttiğimiz yazısında, bu tartışmanın ilk kez ortaya çıkışını Mavera dergisi kadrosuna genellese de biz teorik yazılarıyla yükün Özdenören’in omuzlarında olduğunu düşünüyoruz.) Biz bu yazımızda yazarın, edebiyat çerçevesindeki düşüncelerini içeren Ruhun Malzemeleri[3] adlı eserini tanıtmayı amaçladık.

Rasim Özdenören’in, edebiyat yazılarını bir araya topladığı üç eseri mevcut: Ruhun Malzemeleri, Köpekçe Düşünceler ve Yazı, İmge ve Gerçeklik. Ruhun Malzemeleri, yazılan ilk eser olması ve sonrasında yazılan eserlerin de nüvesini oluşturması bakımından önemli.

Kitap “Edebiyat Üzerine, Roman-Hikâye, Şiir, Eleştiri, Değinmeler” başlıklı beş bölümden oluşuyor. Kitabın başında yazıların, Mavera dergisi ve Yeni Devir gazetesi yoğunluklu olmak üzere Diriliş, Edebiyat, Yeni İstiklâl, Dost, Açı, Çıkış, Kayıtlar ve Yedi İklim dergilerinde yayımlandığı belirtilmiş.[4]

Rasim Özdenören, kitabın “edebiyat üzerine bütüncül bir kuram ortaya koyma amacı taşımadığı”nı, “ele aldığı konularda kesin sonuçlara ulaşmayı hedeflemediği”ni belirtse de[5] Turan Karataş’ın ifadesiyle “… bu yazılar toplamından pekâlâ bir edebiyat kuramı çıkarılabilir.”[6] Ruhun Malzemeleri’nde ele alınan konular ve konuları ele alış biçimleri, sadece İslamî duyarlılığa sahip genç yazar adaylarına değil yazarla aynı kuşaktan sanatçılar için de kılavuz niteliği taşıyan bakış açılarını, teorileri içermekte. Usta denemeci yazılarında soru ile meseleleri açma, karşılaştırmalara başvurma, örneklendirme yöntemleriyle konuları ele almakta; düşünce yazılarında olduğu gibi, kitap bittiğinde okura, herhangi bir yazıyla ilgili belirsizliğe yer bırakmayan bir zihin berraklığı kazandırmakta.

Yazarın zihinsel çabasının yoğunluğunu ve yazılarındaki çözümlemeci mantığı göstermesi bakımından “Gerçekliğin Anlaşılması Açısından T. S. Eliot’ın “Nesnel Karşılık” Kuramı ve Hamlet Eleştirisi”[7] yazısı dikkat çekici bir örnek. Özdenören T. S. Eliot’ın “nesnel karşılık (objective correlative)” kavramını açıklayarak başlıyor yazısına. Ardından Eliot’ın, Hamlet tipinde “nesnel karşılığı” göremediği için Shakespeare’i kıyasıya eleştirdiğine değiniyor. Sonra Eliot’ın, başka bir Hamlet yazarı olan Kyd’ın eserindeki Hamlet’i “nesnel karşılık” bakımından daha başarılı bulduğunu dile getiriyor. Bu arada Özdenören, Eliot’ın Hamlet ile ilgili iki farklı yargısını tartışıyor. Başka bir eleştirmen olan J. Calvet’in, Shakespeare’in Hamlet’i ile ilgili değerlendirmelerini dikkatimize sunuyor ve Calvet’in önermelerini tartışıyor. Eliot’ın “nesnel karşılık” kuramına açıklık getirme çabasıyla Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sından Raskolnikov’u, Karamazov Kardeşler’inden de Simerdiyakov’u örnekliyor. Freud’un, Hamlet’e psikanaliz açısından bakışını çözümleyerek onun Hamlet’i açıklamaktan çok Oidipus Kompleksini açıklamak, kanıtlamak çabasıyla esere yaklaştığı eleştirisini yöneltiyor Freud’a. Marksist eleştirmen G. Lukacs’ın, Hamlet’i açıklamayı amaçlamayan Shakespeare değerlendirmesinin, karakterin “nesnel karşılık” kuramına uyumuyla ilgili ipuçları verebileceğine değiniyor. Tüm bu örneklemelerden, çözümlemelerden, tartışmalardan sonra bir kriminolog olan Enrico Ferri’yi tanıklığa çağıran Özdenören; Ferri’nin, suçluları sınıflandırıp Hamlet’i “deli cani” tipi içinde değerlendirdiği yazısının, Hamlet’in Eliot’ın “nesnel karşılık” kuramına uyduğu yargısını temellendirdiği sonucuna ulaşıyor. Bu sonuçtan yola çıkarak bu kuramın edebiyatta hangi alanlarda kullanılabileceğine dair çıkarımlarda bulunuyor. Özdenören, bu kitabın yayımlanmasından sonra yayımladığı başka bir yazısında da T. S. Eliot’ın “nesnel karşılık” kuramına atıfta bulunarak “öznel karşılık” kavramsallaştırması yapıyor: “Yazarın Müslümanca tavrına “öznel karşılık” (subjektive correlation) adını vermemiz uygun olur diye düşünüyorum. T. S. Eliot, kuramına nesnel karşılık (objective correlative) adını veriyor ve bununla, eserde dile getirilmiş olan gerçekliğin dış dünyada bir karşılığı (correlation) bulunup bulunmadığını araştırıyordu. Biz, yazarın Müslümanca zihinsel donanımının yeterli olup olmadığını bilmek istiyoruz.”[8]

Okur, Ruhun Malzemeleri’nde mevcut olan bir yazının bu kadar ayrıntılandırılmasını yadırgayabilir. Fakat bir edebiyat kuramından yola çıkılarak edebiyatçıları, eleştirmenleri, psikologları, kriminologları içine alan bir tartışmaya dönüşen bu yazı; Rasim Özdenören’in düşünsel, sanatsal ilgilerinin/müktesebatının boyutunu, yargılarını temellendirmedeki zihinsel emeği göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu yazının 1978’de yazıldığı göz önüne alındığında, Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’un bireysel gayretlerini dışarıda tutarak söylersek, İslami duyarlılığın bir topluluk/akım olarak edebiyat sahasında yeni varlık göstermeye başladığı, edebi eleştiri alanında henüz yolun başında olduğu bir dönemde Rasim Özdenören’in “temellendirilmiş eleştiri”(yazarın kendisi de “nesnel eleştiri” kavramına sıcak bakmadığından bu kavramı tercih ettik) alanındaki çabasıyla kurucu/öncü yazar kişiliği fark edilecektir.

Kitabın “Edebiyat Üzerine” başlıklı birinci bölümünde yazar, “aşkın edebiyat, iyi edebiyat kötü edebiyat, edebiyatta evrensellik sorunu, İslamî edebiyat tartışmaları, edebiyat-uygarlık bütünlüğü, 1960 sonrası edebiyat ortamı” konularını değerlendiriyor. Örneğin “Malzemelerin Ruhu”[9] başlıklı yazısında İslamî motiflerin bir eserde malzeme olarak kullanılmasının o eserin İslamî sayılabilmesi için yeterli olmadığını Dante’nin İlahi Komedya’da Hristiyanlıkta bulunmayan “araf” kavramını kullanması örneği ile açıklarken, “İslami Edebiyat Tartışmaları”[10] başlıklı yazısında, edebi değerlendirmede kuram mı ürün mü önce gelir tartışmasında ürünü merkeze alarak İslamî edebiyatı “konusu ne olursa olsun, yazarın İslamî bilincini yansıtan, konusuna İslamî optikle yaklaşan ürünler” olarak tanımlamaktadır.

“Roman-Hikâye” başlıklı ikinci bölüm “metafizik roman, romanın çıkmazı (köy romanı, toplumsal gerçekçi roman), ruhun romanı, romanda üçüncü boyut (modern roman, bilinç akışı tekniği), niçin roman, roman ve kader, roman ve hayat, roman-kültür ilişkisi, romanın örgüsü, romanın anlatım tekniği” ile “roman-hikâye karşılaştırması, Ömer Seyfettin ve Sait Faik’in hikâye anlayışları, öykünün kuralı, edebiyat eserinin fikri platformu” konularından oluşuyor. Yazar bu bölümdeki konuları tartışırken sık sık Dostoyevski ve Faulkner’in eserlerinden ya da üslûplarından örnekler veriyor. Bu yazarların yanında Gonçarov, A. Gide, Balzac, Kafka, G. Flaubert, Dod Passos, W. Woolf; Peyami Safa, Hüseyin Rahmi, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, A. H. Tanpınar, Sait Faik, Ömer Seyfettin, Sezai Karakoç, Nedim Gürsel, Tahsin Yücel, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Enis Batur, Cemil Meriç de eserleri, üslûpları, roman ve hikâye ile ilgili görüşleri veya eleştirel değerlendirmeleri (bazı eleştiriler Özdenören’in hikâyeciliğiyle ilgili) ile söz konusu ediliyorlar. Rasim Özdenören’in ele aldığı meseleler üzerinde düşünmeye, sorgulamaya yönelten üslûbunun izlerinin belirgin bir şekilde görüldüğü “Öykü Üstüne Ukalalık”[11] başlıklı yazısında “İnsan çok bilmiş görünmeye her zaman meraklıdır. Hele zihinsel faaliyetlerinin “gelişmiş” olduğunu göstermek isteyenler niçin yazdıklarını cevaplandırırken bunu alabildiğine karmaşıklaştırmaya çok özen gösterirler. Aynı şeyi kendimin de zaman zaman yaptığımı niçin saklayayım?”[12] dedikten sonra, “öykünün kuralları olmalı mı?” sorusuna şöyle cevap veriyor: “Öykünün belki tek bir kuralını söyleyebilirim, az önce söylemiştim de: anlatmak! Ama nasıl anlatayım diye onu da bana sormayın artık lütfen. Öyküler okuyun. O zaman “anlatma”nın bir ya da birkaç kural içine sıkıştırılamayacak kadar geniş imkânları bulunduğunu görecek, belki de bir ya da birkaç kurala çakılıp kalmaktan kurtulacaksınız. “[13]

“Şiir İşe yarar mı?”[14] başlıklı yazısında şiirin amacını tartışmakla kitabın üçüncü bölümüne giriş yapan yazar, bu bölümde Cumhuriyet Dönemi şiirinde Orhan Veli ve II. Yeniciler’in şiir anlayışlarını eleştirel bir dille açıkladıktan sonra Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt ve Akif İnan’ın şiirlerini şiir kitapları üzerinden değerlendirmekte. Necip Fazıl ile Sezai Karakoç’un şiir anlayışlarını da karşılaştırdığı “Sezai Karakoç Çevresinde”[15] başlıklı yazısında Necip Fazıl’ın “bir şehir insanı” Sezai Karakoç’un ise “kasaba adamı” olduğunu belirterek söz konusu şairlerin metafizik olgulara bakışlarındaki farklılıklara işaret eder: “Necip Fazıl’ın sorduğu sorular, Sezai Karakoç’ta cevabını bulmuştur. Necip Fazıl’ın Sezai Karakoç’a etkisi şiiriyle değil, hazırladığı düşünce ortamıyla olmuştur.”[16]

“Eleştiri” başlıklı dördüncü bölümde Sokrat’a uzanan eleştiri tarihi, eleştiri-şerh kavramları arasındaki farklılıklar, “nesnel karşılık” kuramı söz konusu edilerek Nuri Pakdil’in hayat-eser bütünlüğündeki eleştirel tavra, bazı dergilerde, gazetelerde genelde yazarın kendisinin de söz konusu edildiği tartışmalara, dil konusuna bakışına, harf devrimiyle ilgili tartışmalara değinilmiştir. “Eleştirme Üstüne” başlıklı yazısında sağlıklı bir eleştirinin ithal kavramlarla düşünmeyi bırakmamıza bağlı olduğunu belirtir: “Bizde eleştirmecinin olmadığını söylüyorsak, esere kendimize özgü kavramların perspektifinden yaklaşma alışkanlığını henüz edinememiş olmamızdandır. Müslümanlar kendi kavramlarıyla düşünmeyi gerçekleştirebildikçe sağlıklı bir eleştirmeci kafasına sahip olmaya yaklaşacaklardır.”[17]

“Değinmeler” başlıklı son bölümde ise yazarın “edebiyat, okuma, yazarlık, çocuk edebiyatı, üslûp, ilham, tercüme faaliyetleri, yazarın sorumluluğu” konuları deneme türüne özgü bir üslûpla kaleme alınmıştır. “Edebiyat Her Şey Değil Ama…” başlıklı yazısındaki şu cümleler hayattan kopmadan aktif bir okuma örnekliği sunuyor okura: “…hayatın bütün anlamı kitaplardan ibaret değil. Ama hayatın bazı anlamlarını kavrayabilmek için arada bir kitaplara, dergilere de bakmak gerekli sayılmalı. Okuyunca da hayattan kaçmak için değil, hayata müdahale için okunmalı.”[18]

Kalemini Müslümanca düşünme ve Müslümanca sanat tavrının oluşumuna adayan Rasim Özdenören’den kalan miras, bize “kendi kavramlarımızla düşünmeyi” öğretmiş olması ile güzelleme-yergi sarmalından kurtulamayan eleştiri yerine söylediklerinin sorumluluğunu yüklenen temellendirilmiş eleştirel tavırdır. 


[1] Rasim Özdenören, “Açıklama”, Kafa Karıştıran Kelimeler, İz Yay. 7. Baskı, İst. 2006, s. 8

[2] Rasim Özdenören, “Düşünsel Bir Sorun Olarak Edebiyat”, Düşünsel Duruş, İz Yay. 8. Baskı, İst. 2014, s. 185

[3] Rasim Özdenören, Ruhun Malzemeleri, İz Yay. 3. Baskı, İst. 1999, 304 sayfa

[4] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 4

[5] Rasim Özdenören,  a.g.e., s. 9

[6] Turan Karataş, “Malzemelerin Ruhu mu Ruhun Malzemeleri mi?”, Işıyan Kelimeler, Haz.: Alim Kahraman, Kaknüs Yay. İst. 2007, s. 98

[7] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 204-223

[8] Rasim Özdenören, “Edebiyatın Ortamı ve Dili”, Umran, Eylül 2001, S. 85, s.61

[9] Rasim Özdenören, “Malzemelerin Ruhu”, Ruhun Malzemeleri, İz Yay. 3. Baskı, İst. 1999, s. 39-47

[10] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 36-38

[11] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 143-148

[12] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 143

[13] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 148

[14] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 164-166

[15] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 167-172

[16] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 172

[17] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 198

[18] Rasim Özdenören, a.g.e., s. 267