Abudullah ibn Mesud (R.A.)
Mekke’de diğer Müslümanlarla birlikte o da müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kaldı ve bundan kurtulmak için Habeşistan hicretlerine katıldı. Kabe’de Kur’an okuyan ilk sahabî olan Abdullah b. Mes‘ud, aynı zamanda Medine’ye ilk hicret edenler arasında yer aldı.
Rıza SAVAŞ
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üni. İlahiyat Fak. Emekli Öğretim Görevlisi

ABDULLAH B. MESUD
Abdullah b. Mes‘ud, Taif taraflarında yaşayan Huzeyl kabilesindendir, Abdullah’ın babası Mesud, cahiliye döneminde Kureyş kabilesinin Zühre oğullarına mensup Abd b. el-Haris b. Zöhre ile anlaşma yaptı. Abdullah b. Mes‘ud, Ukbe b. Ebu Muayt’ın sürülerine çobanlık yaptı. O, Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir’in kendisiyle konuşmasından sonra ilk Müslüman olanlar arasına katılmıştır.[1]
Mekke’de diğer Müslümanlarla birlikte o da müşriklerin eziyet ve işkencelerine maruz kaldı ve bundan kurtulmak için Habeşistan hicretlerine katıldı. Kabe’de Kur’an okuyan ilk sahabî olan Abdullah b. Mes‘ud, aynı zamanda Medine’ye ilk hicret edenler arasında yer aldı.
Kaynaklar onun Hz. Peygamber zamanındaki bütün savaşlara katıldığını bildirmektedir. Bedir’de savaştan bir önceki gece keşif kolunda görev aldı ve savaş sırasında yaralı olarak bulduğu Ebû Cehil’i öldürdü.[2] Uhut savaşında ordu dağıldığı zaman Hz. Peygamber’in yakınındaki dört kişiden biri de Abdullah b. Mes‘ud’dur. Hendek savaşında Rasulullah’ın öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kılamadığı günü anlatan yine Abdullah b. Mes‘ud’tur. Hudeybiye dönüşünde yolda Fetih Suresi’nin nüzulünü bize aktaran yine odur.[3] Adım adım Rasulullah’ı takip eden Abdullah b. Mesud, veda haccıyla ilgili önemli nakillerde bulunmuştur.
Medine’de Mescid-i Nebevî’nin arka tarafında Abdullah b. Mes‘ud’a annesiyle birlikte oturacakları bir ev yapıldı. Abdullah b. Mes‘ud, Hz. Peygamber bir yere gitmek istediği zaman ayakkabılarını çevirip hazırlar, yolda önünde yürür, yıkanırken perde tutar ve uykuda iken ibadet için uyandırırdı. Bir yere oturduklarında ayakkabılarını çıkarır, onları koruma altına alırdı. Rasulullah, sesi güzel olan İbn Mes‘ud’un Kur’an okuyuşunu zevkle dinlerdi.
Hz. Peygamber’in hayat tarzını, kıyafetini, ahlâk ve tavırlarını örnek almada son derece gayret gösterirdi. Bir yandan Hz. Peygamber’in özel hizmetinde bulunurken diğer yandan da yeni Müslüman olanlara İslâmiyet’i öğretirdi.
Vefatından altı gün önce Rasulullah hasta iken ziyaret eden Abdullah b. Mes‘ud’a ve yanındakilere Hz. Peygamber hoş geldiniz dedikten sonra dua etmiş ve kendisinin artık ecelinin geldiğini cennete ve yüce dosta gideceğini ifade etmiştir.[4]
ABDULLAH B. MES‘UD’UN İLMİ KİŞİLİĞİ
Hz. Peygamber’in iyi öğrencilerinden biri olan Abdullah b. Mes‘ud, Hz. Peygamber’den sonra Müslümanların iyi bir öğretmeni oldu ve değişik yerlerde ve şehirlerde bu görevi başarıyla yürüttü.
Kendisinin topladığı bir mushaf nüshası vardır. Bu nüshanın, Halife Ebû Bekir tarafından bir araya getirilip Osman tarafından çoğaltılan resmî mushaftan ayrıldığı belli başlı noktalar, surelerin tertibi, bazı kelimelerin imlâsı ve yer yer tefsir kabilinden ilâvelerin bulunması gibi hususlardır.[5]
Hz. Ömer, 21 h. yılında Kufe’ye Ammar’ı emir, Abdullah b. Mes’ud’u muallim ve vezir, Osman b. Huneyf’i de arazi ölçüm görevlisi olarak gönderdi.[6] İbn Mes‘ud, Şüreyh’in kadı olarak tayin edilmesine kadar bu görevi de yürüttü. İbn Mesud’un Kufe’de beş yıl boyunca her Perşembe ders yaptığı anlaşılmaktadır. Kufe’de resmî görevi yanında ilmî faaliyeti ve yetiştirdiği talebeler vasıtasıyla Kufe tefsir ve fıkıh ekollerinin temellerini atmıştır. İbn Sa’d, Abdullah b. Mesud’dan nakilde bulunan 141 kişinin hakkında bilgi vermiştir.[7]
Hz. Ali’nin Kufe’ye gittiğinde şöyle dediği nakledilmektedir: “Allah Ümmü Abd’ın oğluna (Abdullah b. Mesud) rahmet eylesin, bu memleketi ilimle doldurmuş.”
İmam-ı Azam’ın hocası Hammad’ın hocası da İbrahim en-Nehai de Abdullah b. Mesud’un öğrencisidir.[8]
Abdullah b. Mes’ud’un mushafında bazı kelimelerin tefsiri de mushafa dahil edilmiştir. Bunun örnekleri kıraat kitaplarında zikredilmiştir. Sahabe büyük bir çoğunlukla halifenin yaptığı mushafın resmileştirilmesi işinin doğru olduğu görüşündedir.
Abdullah b. Mes’ud’un, ayeti ayetle tefsirine şöyle bir örnek verebiliriz: ( اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ )/ “Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin”[9] ayetini, (وَكُنْتُمْ أَمْوَاتًا فَأَحْيَاكُمْ ۖ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ) “Siz ölüydünüz, O sizi diriltti. Sonra sizi öldürür, daha sonra da gene diriltir.”[10]Ayetiyle tefsir etmiştir.
İbn Mes‘ud, ayetlerin nüzul ortamını da iyi bilenlerden biriydi. Mesela “lian/zina edene lanet okuma” ayeti nasıl bir ortamda indi, bunu öncesi ve sonrasıyla anlatır.[11] Bu da ona Kur’an’ı doğru anlama ve yorumlamada önemli katkılar sağlamıştır.
İbn Mes‘ûd, “Yemin ederim ki Allah’ın kitabında, nerede nazil olduğunu bilmediğim bir sure ve kimin hakkında indiğini bilmediğim bir ayet yoktur. Bununla birlikte Allah’ın kitabını benden daha iyi bilen ulaşılabilir birinin var olduğunu bilsem hemen ayağına gider, ondan faydalanırdım”[12] sözleri kendine bu konudaki güvenin bir ifadesidir.
İbn Mes‘ûd, akla önem vermiş ve bu ilimleri daha sonraki nesillere aktaran birçok değerli âlim yetiştirmiştir. İbn Mes‘ud’un, ayetleri tefsir ederken dayandığı ana kaynak bizzat Kur’ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünneti olmuştur. Bunun dışında, bazı konularda kendi görüşlerini de ortaya koyarak içtihatta bulunmuştur.
Abdullah b. Mes‘ûd ve diğer bazı sahâbîler, Hz. Peygamber’den duydukları tefsir mahiyetindeki açıklamaları kendi özel nüshalarına kaydettiklerini belirtmişlerdi. Mesela Hanefîler, yemin kefareti olarak tutulacak üç günlük orucun peş peşe olması gerektiğini, ilgili ayette[13] İbn Mes‘ûd’a ait özel nüshada bulunan “mütetâbiât” (متتابعات) ifadesinden çıkarmaktadırlar. Bunun gibi, İsrâ Sûresi’nin 93. âyetinde geçen “min zuhruf” (من زخرف) kelimesini “min zeheb” (من ذهب) şeklinde kaydetmesi, bu kelimenin lügat manasının anlaşılmasını kolaylaştırmıştır.
Abdullah b. Mes’ud, Rasulullah’tan hadis nakletme konusunda çok titiz davranmış ve kendisinden nakledenlere de bunu tembih etmiştir. İbn Mes’ud’un 848 kadar hadis nakledilmiştir. Hadislerin yazılmasına taraftar olmayan İbn Mes‘ûd, hadis rivayetinde son derece titizlik göstermiştir. Kufe’de resmî görevi yanında ilmî faaliyeti ve yetiştirdiği talebeler vasıtasıyla Kufe tefsir ve fıkıh ekollerinin temellerini atmıştır.
KUR’AN’IN MUSHAF HALİNE GETİRİLMESİ MESELESİ
Hz. Peygamber, “Kur’an’ı dört kişiden alınız: İbn Ümmi Abd (Abdullah b. Mes’ud), Muaz b. Cebel, Übey b. Ka’b ve Ebu Huzeyfe’nin mevlası Salim.”[14]
Mushaf nüshalarının çoğaltılması konusunda Hz. Ebubekir’in özel nüshalara müdahale etmemesine karşılık, Osman’ın bu nüshaların imhasını emretmiş olması, Abdullah b. Mes’ud’u üzmüş ve muhalefet etmesine sebep olmuştur. Kendisinin mushafı toplama heyeti içinde olmamasına da itirazı olmuştur.
Abdullah b. Mes‘ûd gibi bir otoritenin böylesine önemli bir çalışmada yer almamasının, üstelik yazdığı nüshanın imha edilmesinin kendisinde bir tepkiye yol açmış olmasını yadırgamamak gerekir.
Şam fetihlerine katılan Huzeyfe b. el-Yeman Hz. Osman’a gelerek ümmet arasında Kur’an kıraati yüzünden tartışma çıktığını ifade etti. Buna göre Ermeniyye Fethi sırasında Şam askerleri, Übey b. Ka’b okuyuşuna göre Kur’an okuyunca, Abdullah b. Mes‘ud kıraatine göre okuyan Iraklılar, birbirlerini tekfir etmeye başladılar. Buna benzer şikayetleri daha önce de haber almış olan Hz. Osman, istişareden sonra mushafı Kureyş lehçesine göre yazdırıp çoğalttı ve diğer nüshaları yaktırdı. Abdullah b. Mes‘ud’un mushaf tertibi ile resmi mushaf aynı değildir. Surelerin tertibi farklıdır.[15]
ABDULLAH B. MES‘UD’UN SİYASİ KİMLİĞİ VE
HZ. OSMAN’A MUHALEFETİ
Hz. Ömer Kufe halkına hicri 21 yılında şöyle yazdı: “Ammar b. Yasir’i size vali, Abdullah b. Mes‘ud’u da öğretmen ve vezir olarak gönderdim. Dicle’nin suladığı bölgeye ve ötesine amil olarak Huzeyfe b. el-Yeman’ı, Fırat havzasına ve suladığı bölgelere de Osman b. Huneyf’i tayin ettim.”[16]
Bir sene sonra Ammar’ı Kufe valiliğinden azleden Hz. Ömer onun yerine Muğire b. Şube’ı tayin etti. Hz. Osman Muğire’i azledip onun yerine Kufe’nin kurucusu ve ilk valisi Sa’d b. Ebivakkas’ı 24 h. senesinde tayin etti. Abdullah b. Mesud, Vali Sa’d b. Ebi Vakkas ile 26 h. senesinde tartıştı, Hz. Osman onu azletti ve Velid b. Ukbe’yi vali tayin etti.[17]
Abdullah b. Mesud, Vali Sa’d b. Ebi Vakkas’la tartıştı, Hz. Osman 26 h. Yılında Sa’d b. Ebi Vakkas’ı görevden aldı ve Velid b. Ukbe’yi Kufe’ye vali tayin etti.[18]
KUFE VİLAYETİ
HALİFE | HİCRİ YIL | VALİ | MALİYE, ÖĞRETMEN Kadı | Amil, arazı ölçen (Dicle’nin suladığı yerler) | (Fırat’nin suladığı yerler) |
Hz. Ömer | 21 | Ammar b. Yasir | Abdullah b. Me‘ud | Huzeyfe b. el-Yeman | Osman b. Huneyf |
“ | 22 | Muğire b. Şube | “ | “ | “ |
Hz. Osman | 24 | Sa‘d b. Ebîvakkas | “ | “ | “ |
“ | 26 | Velid b. Ukbe | “ | “ | “ |
“ | 30 | Said b. el-As |
İbn Hacer, Hz. Osman’ın mushafı hicrî 24 senesinin sonunda 25 senesinin başında bu işi yaptırdı.[19] İbnü’l-Cevzi ve İbnü’l-Esir Hz. Osman’ın 30 yılında toplattığı görüşündedirler.
Abdullah b. Mes‘ud, Hz. Osman’ın Kufe valisi Velid b. Ukbe zamanında da bir müddet Kufe beytülmâlinin başında görev yaptı. Vali Velid, ondan borç para aldı, vakti gelince ödemedi, durum halife Hz. Osman’a yansıyınca o valisini savununca Abdullah b. Mes‘ud görevinden ayrıldı ve Hz. Osman’a muhalefet etmeye başladı. Özel mushafların yakılmasına da karşı çıkan Abdullah b. Mes‘ud artık iyice muhalefet etmeye başladı. Ölünceye kadar iki yıl muhalefet etti.[20]
Daha sonra Abdullah b. Mes‘ud, halife Hz. Osman tarafından Medine’ye çağrıldı. Medine’de hicri 32 yılında bir süre kaldıktan sonra hastalandı ve altmış yaşını geçmiş olarak vefat etti. Cenaze namazı Ammar b. Yasir tarafından kıldırıldı ve Bakî Mezarlığı’na defnedildi.
Hz. Osman, hac zamanında Mina’da namazı 4 rekât kıldırdı. İbn Mesud’a bunu sordular, Hz. Peygamber, Hz. Ebubekir, ve Hz. Ömer 2 rekat kıldırdı dedi ve halifenin uygulamasını eleştirdi.[21]
Elindeki mushafı Hz. Osman’ın vermedi, Medine’ye geldikten sonra Hz. Osman onu hutbede eleştirdi, İbn Mes‘ud karşılık verince Emevi yanlıları Abdullah’ı hırpaladılar iki kaburga kemiği kırıldı.[22]
ABDULLAH B. MES‘UD’UN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ
Kaynakların belirttiğine göre Abdullah b. Mes‘ûd kısa boylu, zayıf ve esmer bir kimse idi. Son derece mütevazi bir kişiliğe sahipti. Saçlarını uzatır, temiz ve güzel giyinmeyi severdi. Süründüğü güzel kokularla karanlık gecede bile tanınırdı. Reyta ve Zeyneb adlarında iki hanımı, Abdurrahman, Utbe ve Ebû Ubeyde adlarında üç oğlunun olduğu bilinmektedir.[23]
Abdullah b. Mes‘ûd’un bir konuşmasından bazı cümleleri şöyledir: “Sözlerin en doğrusu Allah’ın kitabıdır. Milletlerin en hayırlısı İbrahim’in ümmetidir, sünnetlerin en güzeli Muhammed’in sünnetidir. Gençlik delilikten bir parçadır, Hataların en büyüğü yalandır. Müminin malı, canı gibi kutsaldır. Kim affederse Allah da onu affeder. Kim kinini frenlerse karşılığını Allah verir, kim affederse Allah da onu affeder, kazançların en kötüsü faizdir, en şerli yiyecek yetim malıdır. ”[24]
[1] İbn Sa’d, Tabakat, VI, 13-24.
[2] Abdussettar eş-Şeyh, Abdullah b. Mesud, Amidu Hameleti’l-Kur’an ve Kebiru Fukahai’l-İslam, Dımaşk 1999, s. 64.
[3] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 69-71.
[4] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 97-99.
[5] İbn Sa’d, Tabakat, III, 150-161.
[6] İbn Sa’d, Tabakat, VI, 7-8; Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 206.
[7] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 284-285.
[8] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 299.
[9] Mümin, 10.
[10] Bakara 2/28.
[11] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 150, 172.
[12] Buhârî, Sahih, Feżâʾilü’l-Kurʾan, 8.
[13] el-Mâide 5/89.
[14] Buhari, Sahih, Feth Hadis no: 3760.
[15] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 111-131.
[16] Taberi, Tarih, Beyrut, IV, 144-145.
[17] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 309.
[18] Taberi, Tarih, IV, 244-252; Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 309.
[19] İbn Hacer, Feth, IX, 14.
[20] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 127-128.
[21] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 326.
[22] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 234.
[23] İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 290.
[24] Abdussettar eş-Şeyh, a.g.e., s. 404-405.