II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’nın sözde barış ve huzuru temin maksadıyla kurduğu Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Mahkemesi, savaş suçlularını yargılamak üzere kurulan Adalet Divanı, bunların hiçbirisi tarafsız ve adil bir şekilde işlev görmediler, göremediler.
Mucahid YILDIZ

Yakın tarihimize yakından baktığımızda, iki büyük dünya savaşları öncesi ve sonrasında, yeryüzünde Osmanlı hakimiyetinin sonlandırılması ile üstünlük Batı’ya geçti. Batılılar Müslümanların hükmettiği yerlerde o zamana kadar diğer yerlerde yaptıkları zulüm ve katliamları yapamıyorlardı. Artık bundan sonra buralarda da meydanı boş bularak her türlü zulmü gerçekleştirmeye başladılar.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’nın sözde barış ve huzuru temin maksadıyla kurduğu Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Mahkemesi, savaş suçlularını yargılamak üzere kurulan Adalet Divanı, bunların hiçbirisi tarafsız ve adil bir şekilde işlev görmediler, göremediler.
Yaklaşık 30 yıl önce Almanya’nın Ruhr Üniversitesi’nde tahsil gördüğüm yıllarda burada ismini vermeyeceğim bir Türk siyaset tarihi profesörünün seminerine katıldım. Kendisi bu üniversitede öğretim üyesi idi ve o günkü konusu BM idi. Yüzün üzerinde öğrenci katılmıştı. Sonunda profesöre, kurulduğundan beri İsrail terör rejiminin hiçbir beynelmilel kural tanımadan Filistinli Müslümanları katlettiğini ve BM kararlarının hiçbirine uymadığını belirterek BM’den hâlâ gerçekten işe yarar bir kurum olarak söz edebilir miyiz sorusunu yönelttim. Profesör bu sorum karşısında çok sinirlenmiş ve makul bir cevap vermek yerine BM’nin varlığının asla tartışmaya açık olmadığını söyleyerek konuyu kapatmıştı.
Çağımızda süper güçler konumundaki zalim rejimler, işgal ettikleri yerlerde modern silahlarıyla, tarihin en büyük soykırımcısı Cengiz Han’ı aratmayacak çılgınlıkta katliamlar yapıyorlar. Fakat bunu yaparken en başta terör bahanesiyle tüm dünyayı kandırıyorlar. ABD’nin Irak, Afganistan ve Suriye’de yaptığı, Hindistan’ın Keşmir’de yıllardır sürdürdüğü, Rusya’nın Afganistan’da, Suriye’de yaptığı, Arakan’da köyleri basan Myanmar rejiminin yaptığı katliamlarda hayatını kaybeden insanların sayılarının haddi hesabı yok. Ve bugün siyonist rejimin yüz günden daha uzun bir süredir devam ettiği Gazze’deki katliamı.
Lahey’de İsrail rejiminin Gazze’de katliam yaptığından dolayı ihtiyati tedbir alınarak davanın görülmesine karar verildi. ABD ulusal güvenlik konseyi sözcüsü John Kirby ise bir gazetecinin sorusuna verdiği cevapta Gazze’de insanların İsrail tarafından kasıtlı olarak öldürüldüğüne dair hiçbir işaret görmediklerini söyledi. Yani İsrail siyonist rejimi yüz bin kişiyi de bombardımanlarla katletse, bunu terörle mücadele etmek adına yapınca bu adama göre soykırım olmaktan çıkıyor. Zaten aynısını benzer yöntemlerle yukarıda zikrettiğimiz ülkeler de ABD de yapmıştı.
Neticede Lahey’de alınacak kararın İsrail rejimini durduracak güçte olmadığını herkes biliyor. Ancak siyonist rejimin burada yargılanmasının dünya kamuoyundaki İsrail imajını etkileyeceği kanaatindeyim. Yıllardır Batı’daki ekseriyet, İsrail siyonist rejiminin demokratik ve özgürlükçü bir devlet olduğunu düşünüyordu. Çeşitli yalan ve hilelerle dünya siyonistleri ve uşakları bunu sağlayabiliyordu. Fakat Hamas’ın ‘Aksa Tufanı’ ameliyesinden sonra durum tamamen değişti ve dünya kamuoyu, özellikle sosyal medyanın da tesiriyle daha doğru haberlere ulaşabildi.
Soykırım mevzuuna dönecek olursak, tarihteki bazı hadiselerin soykırımmış gibi gösterildiği, gerçekten delilleriyle ispat edilen birçok soykırımın da hiç olmamış gibi gösterildiğine şahid oluyoruz.
Mesela Osmanlı’nın son yıllarında doğuda faaliyet gösteren Ermeni çeteleri, Müslümanları katlederken devlet bunlara yardım eden Ermenileri güneye sürmeye karar verdi. Tehcir kararının tatbikinde, Ermeni çetelerinin vahşi mezalimi karşısında öfkelenen Müslüman halk ile tehcir edilen Ermeni halkı arasında meydana gelen mukatele sonucunda insanlar hayatlarını kaybettiler. Batı bu hadiseyi her zaman bir siyasi kart olarak kullanmak suretiyle sürekli Osmanlı’yı ve Türkiye’yi dünyaya katliamcı olarak lanse etmek istiyor. Sözde bir soykırımdan bahsediliyor ancak hiçbir delil ortaya konulamıyor. Ermeni çetelerin Müslüman köyleri basarak yaptığı mezalimin ise delilleri ortada.
Aynı suretle Hitler’in II. Dünya Savaşı’nın son yıllarında 6 milyondan fazla Yahudiyi katlettiği iddia ediliyor ve tüm dünya yıllardan beri her türlü metod kullanılarak bu yalana inandırıldı. Biz burada Hitler’in hiç Yahudi öldürmediği iddiasında değiliz. Fakat bir kitle imhasından yani soykırımdan söz etmeyi gerektiren hiçbir ciddi delil şu ana kadar ortaya konulamadı. Bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler Roger Garaudy’nin ‘İsrail Mitler ve Terör-İsrail Siyasetinin Dayandığı Efsaneler’ isimli eserine müracaat edebilirler.
Halbuki Afrika’nın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar her yerinde ve yeni kıtada İngilizlerin, İspanyolların, Fransızların, Almanların ve diğer Batılıların yaptığı sayısız katliamlar birçok tarihi belgelerle ortaya konulmuştur.