Anneden gördüğü dinî eğitimin etkisiyle Aliya, çocuklarına da aynı şekilde yaklaşır. Şefkatle ve baskı olmadan verilen dinî eğitimin, aile bağlarını güçlendirebileceğine inanır. Bu yaklaşım, Aliya’nın aile ve din eğitimi konusundaki değerlerini birleştirerek çocuklarına sağlıklı bir şekilde aktarmasını sağlar.
Hatice BALİN
Uzm. Sosyolog

İslam’a dayalı düalist bir anlayışa sahip olan Aliya, tüm boyutlarıyla tevhid ilkesini benimser. Tevhid, birliğe ve tekliğe işaret eder ve Aliya’ya göre varlık, sebep-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı bir bütün olarak anlaşılmalıdır. Aliya İzzetbegoviç’in düalizm kavramını anlamak için ortaya koyduğu dünya tasnifine göre, dünya görüşlerini üç ana kategoriye ayırdığı anlaşılmaktadır:
- İzzetbegoviç’e göre, mâneviyatçı dünya görüşü, madde ötesi gerçekliği vurgular. Bu dünya görüşü, maddi olmayan, metafiziksel bir gerçeklik üzerine odaklanır.
- İkinci dünya görüşü ise mâneviyatçı dünya görüşünün karşıtı olarak dünyevî ve maddi gerçekliği esas alır. İzzetbegoviç, bu dünya görüşünü materyalist olarak adlandırır.
- İzzetbegoviç’in tasnifinde üçüncü sınıf ise İslâmî dünya görüşüdür. Bu dünya görüşü, insanın çift kutuplu yapısını muhatap alan ve madde ile ruhu kapsayan bir yaklaşımı ifade eder. İslâmî dünya görüşü, insanın yaratılışına uygun olarak dünya ve içindeki her şeyi anlamlandırır.
İzzetbegoviç, düalizmin tek tarafına vurgu yapan dinî veya materyalist düşünce sistemlerini eleştirir. Eleştirirken, ikicilik (düalizm) temelinde üçüncü bir yol olduğunu savunur. Bu düalizm, İzzetbegoviç düşüncesinde tarafların birliği olarak anlaşılabilecek, ruh ve beden, maddî ve mânevî birliktelik içeren bir yaklaşımı ifade etmektedir. İzzetbegoviç’e göre, bu düalizm insanın bütünlüğünü ve İslâmî perspektifi yansıtan bir anlayışı temsil eder. Ona göre düalizm kavramı kadın-erkek ilişkilerini ve toplumsal düzeni anlamada önemli bir rol oynar. Kadın ve erkek arasındaki düalizm, birbirine bağımlılık ve tamamlanma üzerine kurulu bir ilişki olarak değerlendirir. Bu ilişki, Aliya’ya göre, kadın ve erkeğin birbirlerine olan bağımlılıkları ve zorunlulukları sayesinde tevhidin, yani birliğin gerçekleştiği bir yapıyı oluşturur. Aliya, insanların İslam’a dair birçok yanılgılarının olduğunu söyler. Bunlardan biri de Müslüman kadın ve toplumdaki yerine dair yanlış bilinen kabullerdir, der. Aliya’nın düşünceleri, İslam’ın kadına verdiği değere dayanmaktadır. İslam, kadının toplum içinde önemli bir rol oynamasını ve haklarının korunmasını önemser. Aliya’nın vurgusu, İslam’ın kadına verdiği değeri anlamak ve bu değeri toplumsal bir itibara dönüştürmekle ilgilidir. Genel olarak, Aliya’nın kadınlara dair bakış açısı, yaşadığı ilişkilerden elde ettiği deneyimlere dayanır. Annesi, eşi, kız çocukları ve kız torunlarıyla olan ilişkileri, onun kadın, aile ve toplumsal ilişkilere dair perspektifini de şekillendirmiştir.
Aliya İzzetbegoviçe, kadın ve erkeğin eşit olup olmadığına dair soru sorarlar. Begoviç’in verdiği cevap hem hayır hem evettir.
“Eğer kadın etik, ahlaki ve insani sorumlulukların taşıyıcısı olarak aynı ve eşit değerde bir şahıs olarak değerlendiriliyorsa evet” der. Ve devam eder. Eğer bu, eşitliğin Avrupa’da genel olarak anlaşıldığı şekliyle kadının aile ve toplumdaki fonksiyonunun eşitlenmesi anlamına geliyorsa, hayır. Birbirine üstünlük, sadece aynı cinsten şeyler arasında mümkündür. Kadınlar ne üst ne de alt seviyededir. En basit ifade ile kadın erkekten farklıdır. Bu nedenle mukayese mümkün olmadığı gibi bununla birlikte hangisinin üstün olduğunun sorusu da mantıksızdır. Kalp mi daha mühimdir. Akciğer mi sorusu anlamsızdır. Bu organların her biri kendi fonksiyonları açısından eşsizdir. Ve de farklı olmaları nedeniyle birbirleri ile olan münasebetleri ile özel bir değere sahiptirler. (Aydoğan, 2022)
Aliya, kadına dair düşüncelerinde aile olmanın önemine vurgu yapar. Ve kendi ailesini örnek olarak anlatır. Ailesinin düzgün duruşun oluşumunda erkekler kadar kadınlarında etkisinin olduğunu belirtir. Ona göre “okumamış, ihmal edilmiş ve mutsuz bir anne, Müslüman halkların yeniden doğuşunu başlatacak ve başarılı bir şekilde devam ettirecek oğul ve kızları yetiştiremez. Aliya, gelecek nesillerin yetiştirilmesinde annelere önemli roller atfeder ve tüm annelerin eğitimli olması gerektiğini savunur. Ona göre, her evde temel bir role sahip olan anne, dinî açıdan bilgili ve bilinçli olmalıdır. Bu, çocuğun özellikle dinî eğitimi açısından daha olumlu sonuçlar doğurabileceğini savunur. Aliya, aile olmanın önemini anlatırken gençlere evliliğe dair tavsiyelerde de bulunur. Evliliklerin karşılıklı tanışma ve ailelerin rızasını alarak gerçekleşmesinin daha mutlu bir yapı oluşturabileceği fikri, Aliya’nın düşüncelerini yansıtan önemli bir noktadır. Bu yaklaşım, geleneksel bir yapı olan yarı görücü usulünü öne çıkarır. Ayrıca, Aliya’nın evlilikte karşılıklı sadakatin önemine vurgu yapması, ilişkilerin güçlenmesi için temel bir katalizör olarak kabul edilir.
Aliya’nın kendi evliliği üzerinden sadakat konusunda örnek vermesi, bu değerin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Eşi Halida hanım ile kurduğu güçlü birliktelik, karşılıklı anlayışa ve sadakate dayanmaktadır. Aliya’nın eşine duyduğu aşkın samimiyeti, evliliklerindeki bu temel değerleri vurgular. Çocuklarıyla olan ilişkisinde de Aliya’nın duygusal ve öğretici bir bağ kurduğu anlaşılmaktadır. Aile bağlarının güçlenmesinde, çocuklara dinî eğitimin baskı olmaksızın verilmesinin önemli bir rolü olduğunu savunur. Aliya’nın kendi çocuklarına yönelik eğitim anlayışı, aile bağlarının güçlü olmasının temellerini atmış gibi görünmektedir. Anneden gördüğü dinî eğitimin etkisiyle Aliya, çocuklarına da aynı şekilde yaklaşır. Şefkatle ve baskı olmadan verilen dinî eğitimin, aile bağlarını güçlendirebileceğine inanır. Bu yaklaşım, Aliya’nın aile ve din eğitimi konusundaki değerlerini birleştirerek çocuklarına sağlıklı bir şekilde aktarmasını sağlar. Genel olarak, Aliya’nın aile değerleri ve evlilik anlayışı, sevgi, sadakat, karşılıklı anlayış ve özveri gibi temel unsurlara dayanır. Bu değerler, hem evlilikte hem de aile içinde güçlü ve anlamlı ilişkiler kurmanın temelini oluşturur. Aliya, kültür ve medeniyete dair analizinde kadın ve erkek arasındaki farklılıkları belirtirken; kültürde kadın kadındır, erkek erkektir dedikten sonra medeniyetin erkek ile kadın arasındaki farklılıkları ortadan kaldıracağını ifade eder ve Aliya, Batı’nın kadına ve aileye dair yaklaşımını eleştirir. Modern dünyada ailevi ve toplumsal olarak yaşanan bozulmayı daha çok kadınlardan annelik rollerinin çalınmasına bağlar.

Kapital sistemin kadını kullanılan ve tapılan bir nesne konumuna düşürürken şahsiyetinin elinden alındığını savunur. Kadınların iş hayatında ve sosyal alandaki sorumlulukların dengesiz bir şekilde arttığını belirtir. Aliya’ya, göre uygarlık ve onun yansıması olan şehirleşmenin, konfor ve zenginlikle birlikte mutluluğun yerine mutsuzluğu getirebileceğini ifade eder. Modern hayatın getirdiği hızlı yaşam tarzı, bireyleri ve toplumları bir dizi sorunla karşı karşıya bırakabilir. Hızlı tempolu olan bu yaşam tarzı, bireylerin birbirleriyle ve aileleriyle yeterince iletişim kurmalarını zorlaştırabilir. Bu da aile içindeki kopmaların ve çatışmaların artmasına yol açabilir. Ailelerdeki bu çözülme ile boşanmalarda kaçınılmaz olur. Medeniyet, ihtiyaçları çoğaltıp konforun vazgeçilmezliğini pompalarken insanın elinden küçüğe sevgiyi, büyüğe saygıyı ve evdeki sıcaklığı alır. Bunları gerçekleştiren Batı, olası siyasi veya sosyal tepkileri engellemek amacıyla “cinsel özgürlük” adı altında yeni bir aldatmacaya başvurur. Özellikle sektör açısından çekim maliyeti düşük ancak etkisi büyük olan bu sapkınlığa dikkat çeker. Aynı zamanda, bazı insanlar için pornografinin toplumun özgürlük ve demokratikleşme biçimlerinden biri olarak görüldüğünü belirtir. Aliya, pornografinin kadının ve erkeğin özellikle kadının ahlaki bütünlüğünü küçümsemekte ve cinsel özgürlük adı altında sunulan kavramın kadınların haklarını daraltarak, özel saygıya değer kişiliklerini zedeleyen durumların ortaya çıkmasına neden olduğunu belirtir. Aliya, o dönemde aileyi tehdit eden pornografi kullanımı hakkındaki uyarısını yapar. Ancak bu tehdit günümüzde kültürel sermayeye dönüşerek daha da büyümüştür. Aylık 350 milyon doları bulan küresel sermayenin kullanımı kız ve erkek çocuk için dokuz yaşına düşmüştür. Yaklaşık elli yıl önceki tehditin azalacağına böyle tsunami şeklinde büyüyüp altında kalan insanlığın kurtuluşu ancak İslam güneşinin herkesi aydınlatması ile olacaktır.
Aliya, kendisini tanımlarken referans kaynağının İslam düşüncesi olduğunu vurgular ve bu ilhamın gençlik yıllarından itibaren devam ettiğini ifade eder. Ayrıca, bulunduğu yerin tarifini yaparken hem dinî açıdan Doğulu, hem eğitim bakımından Batılı olduğunu belirtir. Bu ifadelerle, hem Doğu’nun hem de Batı’nın etkilerini benimsemiş bir birey olduğunu açıklar. İslam düşüncesinin rehberliğinde, hem aklın ve düşüncenin Batılı etkilerini değerlendirirken hem de ruhun ve duygunun Doğu’nun etkilerini taşıdığını ifade eder. Aliya’nın adaletli bir yaşam tarzına sahip olması onun düşünce temeline ve hayat felsefesine de yansır.
Onun en önemli düsturu Allah’a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Dediği “insan olmak ve insan kalmaktır.”
İslam’ın gündelik yaşama aktarılmasının, bireylerin ve toplumun özelliklerine göre farklılık göstermemesi durumunda sorunlar ortaya çıkabilir. Kadın ve aile konularında yaşanan sorunların sebebinin, İslam’ın sosyal hayata yeterince yönlendirici bir rol oynamaması veya İslam’ın bütün Müslümanlar tarafından aynı şekilde yaşama geçirilememesi olduğuna vurgu yapar. Bu ifadeler, günümüz Müslüman toplumlarının içinde bulunduğu zorluklar ve savaşlarla ilgili bir perspektifi yansıtmaktadır. Ayrıca, bu savaşın daha az mağlubiyet ve daha fazla galibiyetle sonuçlanabilmesi için Müslüman kadınların önemli bir rol oynaması gerektiğine vurgu yapmaktadır. İslam dünyasının yarısını teşkil eden Müslüman kadınların, elleri, kalpleri ve zekalarıyla bu süreçte destek sağlamalarının şart olduğu ifade edilmektedir. Toplumsal değişim ve gelişimde kadınların katılımının önemine işaret etmektedir. Kadınların güçlendirilmesi ve eğitilmesi, toplumun genel gelişimine ve daha sürdürülebilir bir başarıya ulaşmaya katkı sağlayabilir. Bu bağlamda, cinsiyet eşitliği ve kadınların liderlik rollerinde daha fazla yer alması, toplumsal dengenin sağlanması açısından önemli bir adım olabilir. Müslüman kadının kamusal alanda varlıklarının annelik rollerini etkilememesi gerektiğine dair önemle altını çizerek belirtir. Aliya kadının çalışmasının anneliğinin önüne geçmemesi gerektiğini savunur. Ve kadının istihdamının zaruri durumlarda öncelik olarak kabul edilebileceğini şu şekilde sıralar:
*Kadının eşinin olmaması ve çocukları ve/veya ebeveynlerine bakmak zorunda olması
*Kadının çocuğu olmaması ya da çocuklarının büyütmüş ve zamanını evi haricinde çalışarak değerlendirebilecek olması
*Kadınların tabiatları gereği daha becerikli ve uygun oldukları işler söz konusu olduğunda
* Savaş ve olağanüstü durumlarında. (Burada soru, 1940’ta 3 milyon İngiliz kadın, cepheye giden kocalarından boşalan yerleri doldurabilecek kadar maharetli olmasalardı savaşın gidişatının nasıl olmuş olacağı örnek olarak verilebilir.)
İslam dünyasının, Batı’nın bilimsel ve teknik alandaki başarılarını örnek alarak kendi profesyonellik seviyesini artırması gerektiği vurgulanmaktadır.Batı’nın hayatın özüne dair bazı konularda özellikle kadın ve aile konularında örnek alınmaması gerektiği düşüncesini yansıtır. İslam dünyasının bilimsel ve teknik alandaki gelişimi için Batı’nın organizasyonel ve çalışma yöntemlerinden faydalanma çağrısı yapılırken, aynı zamanda Avrupa’nın hayat felsefesi, ahlaki anlayış ve aile hayatının örnek teşkil etmediğini ifade edilir.
Aliya kadının çalışma konusunda yukarıdaki maddeleri sıralarken yanlış anlaşılmak istenmediğini kadının çalışmasına karşı olmadığını söyler. İzzetbegoviç Batı medeniyeti açısından kadının konumunun çok iç açıcı olmadığını kadının köle konumunda çalıştırıldığını defaatle söyler. Bunun üzerine Müslüman kadının ataerkil sistemin öngördüğü rollerden kurtularak başta ilmi faaliyetlerde olmak üzere sosyal hayatta özellikle çocukların yetiştirilmesi konusunda etkin rol alması gerektiğini ifade etmiştir. İzzetbegoviç, İslam toplumlarının o günkü durumunu değerlendirirken aslında günümüze dair de söylemlerinin hâlâ geçerli olduğunu görebiliriz. İslam coğrafyalarında akan kanın sona ermediği gibi dün Bosna’daki yangının bugün 7 Ekim’den bu yana, İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımı olarak devam ediyor. İslam ümmeti olarak tesbihin kopmuş taneleri kadar dağınığız…
İzzetbegoviç, o gün İslam toplumunun dağınıklığının toparlanmasına yönelik çözümü yeni doğacak nesillere dair umut taşıdığını vurgularken bu sorumluluğu kadınlara hitap ederek vurgular:
“Bugün İslâm toplumları kendilerini bulma mücadelesini vermekte ve sonu olmayan birçok sorunu çözmeye çalışmaktadırlar. Bu mücadelede zaferler de var yenilgiler de. Ancak gittikçe daha çok zafer ve daha az yenilgi olması için, İslâm dünyasının yarısını oluşturan Müslüman kadınının eli, kalbi ve aklıyla bu mücadeleye katkıda bulunmasına ihtiyaç vardır. Müslüman kadın yeni nesli doğurmalı, yetiştirmeli ve ona, İslâm ve geleceğe olan imanı vermelidir. O, ancak eğitimli ve yetiştirilmiş olursa eğitebilir ve yetiştirebilecektir. İslâmî yeniden doğuşun Müslüman kadın için yapacağı kadar, Müslüman kadın da yeniden doğuş için o kadar ve daha fazlasını yapacaktır” der.
1995 yılında Araştırma Kültür Vakfı’nın derslerine gidiyordum. Bosna savaşının sıcak gündemi devam ederken vakıf bizi Birlik Vakfı’ndaki toplantıya götürdü. Toplantıya Aliya İzzetbegoviç’in eşi Halide hanım gelmişti. Başındaki beyaz başörtüsü ile yüzü çok nurluydu. Bizlere Bosna-Hersek Savaşı esnasında kadınlar olarak oralarda nasıl mücadele verdiklerinden bahsetmişti. Bizlerden çokça dua istemişti. O gün onu dinlerken çok etkilenmiştim. Bugün ise asrın mütefekkiri olan bilge kralın eşiyle tanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Begoviç ailesine rahmetle …
Kaynakça
İzzetbegoviç, Aliya.(2028), Doğu Batı Arasında İslâm. ter. Salih Şaban. İstanbul: Klasik Yayınları. İstanbul.
- Aydoğam,(2022), i.Aydoğan İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri Ketebe Yayınları 4. Baskı, İstanbul
Dağ Ahmet, (2020), Aliya İzzeybegoviç düşüncesinde Kadın ve Aile https://fikircografyasi.com/makale/aliya-izzetbegovicte-kadin-anne-ve-cocuk