1960 darbesiyle başlayan darbeler zincirinin ülkemize maddi ve manevi tahribatı çok ağır olmuştur. Milletini güdülecek sürü, ülkesini özel mülkiyeti gibi gören zihniyet süfli emellerine ulaşmak için hep bir bahane bulmuş, bahane bulamayınca elindeki güç ve imkânlar ile iş birlikçilerini kullanarak toplumu manipüle etmiş ve kendine bahaneler üretmeye çalışmıştır.
Fahrettin GÜN

Daha 1970’li yılların sonunda İzmir Akıncılar
Derneği’nde bizi “FETO” diye bilinçlendiren şehid
Bahattin Yıldız Ağabey’e rahmet ve minnetle…
15 Temmuz FETÖ kalkışması, Türk siyasi tarihinde gelenek haline gelmiş bir hastalığın son tezahürü, son halkası olarak karşımıza çıkan bir darbe teşebbüsüdür. 15 Temmuz kalkışması önceki darbelerle pek çok açıdan benzerlik taşımaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Her darbe milleti ve milletin tercihini küçümsemiştir, her darbe dış irtibatlara sahip olmuştur ve dış mihraklarla iş birliği içinde olmuştur, her darbe ideolojik dayatmaları hedeflemiştir, toplumu ve devleti icbari olarak kendi istediği kalıplara dökmeye çalışmıştır, her darbe kendi ideolojisini dayatırken milletin kendi değerleriyle devamlı problem yaşamıştır, her darbe haksızlık ve zulüm uygulamıştır, kan dökmüştür.
15 Temmuz FETÖ kalkışması bu saydığımız bütün özellikleri bünyesinde barındırmış, hatta bu özellikleri en ileri seviyeye çıkarmıştır. 15 Temmuz’u diğerlerinden ayıran en temel unsur ise elbette bu kalkışmanın Fetullahçı Terör Örgütü eli ile gerçekleştirilmesi olmuştur. Bu örgütün geçmişte milletin dini ve vicdani duygularına hitap ederek kendine bir zemin oluşturması, varlığını din ve vicdan hürriyeti söylemiyle kamufle etmesi, mensuplarını Hasan Sabbah misali büyülü ve muhayyel bir dünya vaadiyle kandırması yıllar içinde militan bir kadro oluşturmasına yol açmıştır.
FETÖ’nün en temel özelliği, suiniyetlerini takiyye ile kamufle etmesi ve zahirde görünen yüzü ile özünde benimsediği gizli hedefler arasındaki gayriahlaki ve gayrimeşru fark ve zıtlıktır. Gizli hedeflerine varmak için söylemlerinde şunlara dikkat etmişlerdir: Aile değerleri deyip gençleri ailelerinden koparmış, milli değerler deyip dış istihbarat örgütlerine taşeronluk yapmış, din ve vicdani değerler deyip yalanı, iki yüzlülüğü ve riyayı normal görmüş, diğergamlık ve yardımseverlik deyip, haraç kesme ve dolandırıcılığı meşru saymış, diyalog deyip toplumsal kardeşliği baltalamış, demokrasi deyip TBMM’yi bombalamış, hak-adalet deyip adaletin içini boşaltmış, eğitim deyip sınav sorularını çalmışlardır. Özellikle de din kardeşliğine yüz çevirip, İslâm’a en büyük zararı vermişlerdir.
Bütün bunları; çarpık, geleneği olmayan, nevzuhur bir din yorumu ile meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Ancak unutulmamalıdır ki bu nevi din kisveli çarpık, sapkın ve suni dini yapılanmalar-örgütler modern dönemlerde İslâm coğrafyalarının sömürgeleştirilmesi sürecinde zaman zaman ortaya çıkmıştır. Bu tarz üretilmiş örgüt ve yapıların sömürgeci güçlerle doğrudan ve dolaylı olarak nasıl iş birliği yaptıklarına tarih tanıklık etmektedir.
FETÖ’nün elbette en ayırt edici özelliği dış bağlantılarının derinliğidir. Örgütün lideri ve suç ortakları bugün dünyanın pek çok yerinde ve özellikle Batı ülkelerinde rahatça bir sığınak buluyorsa, örgütün derin uluslararası bağlantılarının bunda payı vardır. Özellikle örgütün başındaki kişi, üst yöneticileri ve Türkiye’de önemli pozisyonları işgal etmiş mensuplarının bugün hala bulundukları ülkelerden Türkiye’ye iade veya sınır dışı edilmemeleri ve bulundukları ülkelerde -Türkiye’nin tüm çabalarına rağmen- herhangi bir soruşturmaya/takibata tabi tutulmamaları dış bağlantıların derinliğine işaret eden gerçeklerdir.
Hiç unutulmasın ki, yakın siyasi tarihimizde gerçekleşen darbeler ve darbe teşebbüslerinin siyasi ve ekonomik hayatımıza etkileri, sosyal yapımızda açtığı yaralar, ülkemizin uluslararası arenada konumunun ve elinin zayıflaması gibi neticeleri hususunda sanırım bir tereddüt yoktur. 1960 darbesiyle başlayan darbeler zincirinin ülkemize maddi ve manevi tahribatı çok ağır olmuştur. Milletini güdülecek sürü, ülkesini özel mülkiyeti gibi gören zihniyet süfli emellerine ulaşmak için hep bir bahane bulmuş, bahane bulamayınca elindeki güç ve imkânlar ile iş birlikçilerini kullanarak toplumu manipüle etmiş ve kendine bahaneler üretmeye çalışmıştır. Bu durumu “şartların olgunlaşması” diyerek itiraf eden darbecileri hepimiz biliyoruz. “Şartların oluşması” kavramının pratik karşılığı; bombaların patlaması, cinayetlerin işlenmesi, yalan haberlerin toplumda yayılması ve dış bağlantılarla işbirliğinin geliştirilmesi olmuştur. Geçmişte bu metotlar uygulanmış ve darbeciler genelde muvaffak olmuşlardır. Milletimiz darbecilere tepkisini demokratik yetkilerini yeniden eline alınca göstermiş, bildiği yolda yürümeye devam etmiş ve darbeci zihniyet mensuplarını bertaraf etme yolunu tercih etmiştir.
15 Temmuz’u önceki darbelerden ayıran en temel husus elbette ki milletimizin duruşu olmuştur. Darbe teşebbüsü haberinin duyulduğu ilk andan itibaren “bu sefer yapamayacaksınız, izin vermeyeceğiz” diyen ruh, bütün ülke sathını kaplamıştır. Toplumun her kesiminden gelen insanlar bu alçak ve menfur girişime net tavrını koymuştur. Milletimiz bu sefer taşın altına elini değil bedenini koymuştur. Toplumun her kesiminden insanlar; kadın-erkek, genç-ihtiyar, zengin-fakir, esnaf-memur, resmi-sivil, asker/polis-sivil vatandaş, kuzey-güney, doğu-batı her yerden, her kesimden insanımız darbe teşebbüsü karşısında canı pahasına dik durmuştur, cesur durmuştur, kararlı durmuştur. Hiçbir tereddüde kapılmamıştır. Canını ve malını ortaya koymuştur. Aynı şekilde, hemen hemen her siyasi cenahtan insanımız aynı amaç ve gaye etrafında kenetlenmiştir; vatanına, iradesine ve idaresine sahip çıkmıştır. Sadece darbeye karşı çıkmamış aynı zamanda FETÖ gibi örgütlü sapkın bir din anlayışını da kökten reddetmiştir.
Bu bağlamda tekrar etmek gerekirse; milletimizin bu hain terör örgütünün girişimine karşı 15 Temmuz’un ilk anından itibaren göstermiş olduğu vakur ve kararlı tutum her türlü takdirin üstündedir.
15 Temmuz, Türk siyasi tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Türkiye, 15 Temmuz’dan da aldığı güç ve sinerji ile hukuk, demokrasi, ekonomi ve eğitim gibi pek çok alanda hedeflediği ileri noktalara yürümeye çok daha kararlı bir şekilde devam etmektedir ve edecektir.
Bu vesile ile tüm şehidlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, Rabbimizden bu tür bela ve musibetlerden bir daha tekerrür etmemesini niyaz ediyorum.