Mahremiyet Eğitiminin Neresindeyiz?

Ahlak eğitiminde mahremiyetin yeri oldukça önemlidir. Mahremiyet eğitimi, küçük yaşlardan itibaren ailede başlayarak okul ve çevre ile devam etmektedir. Mahremiyet eğitimini iyi anlayarak içselleştirmek nesillerin korunmasına önemli ölçüde katkıda bulunur.

Tuba ÖNCÜ

Uzm. Aile Danışmanı

Ahlak eğitimi, çocuğun anne karnında başlayarak ölene dek her daim tekâmül yolculuğunu sürdürdüğü bir süreçtir. Doğru eğitimin ahlaktan yoksun olamayacağını görmekteyiz. Bunun için bebeklikten itibaren çocukların mizaçlarını ve sosyal çevresini ahlak eğitiminin içine dahil etmek gerekir.

Ahlak eğitiminde mahremiyetin yeri oldukça önemlidir. Mahremiyet eğitimi, küçük yaşlardan itibaren ailede başlayarak okul ve çevre ile devam etmektedir. Mahremiyet eğitimini iyi anlayarak içselleştirmek nesillerin korunmasına önemli ölçüde katkıda bulunur.  Mahremiyet, insana Yaratıcı tarafından verilen bir özdür. Bu öz haya duygusu ile insanda var olur. Var olan bu duyguya başta biz ebeveynler farkında olmadan doğru bildiğimiz yanlışlarımızla zarar verebilmekteyiz.

Oysaki fıtrata yerleştirilmiş haya duygusu beden mahremiyetini sağlamada birincil basamaktır (Kasapoğlu, 2011:41). Beden mahremiyeti kişinin izni olmadan bir başkasının kendi bedenine herhangi bir müdahalede bulunmasını engellemektir. Bu dokunulmazlık beden mahremiyetinin olmazsa olmazlarındandır. Dokunulmazlığı ihlal edilmiş birinin yaşayan hayvandan başka bir farkı kalmayacaktır (Karagülle, 2015: 30).

Uzmanlar mahremiyet eğitiminin 4-7 yaş arasında verilmesi gerektiğini söylemektedirler. Aslında bu eğitim psikolojik yönden, annenin gebelik süreci ile başlamaktadır. Dünyaya gelecek bir mucizenin hayata tutunabilmesi, onu yetiştiren ebeveyni ile mümkün olacaktır. Bir bahçıvanın bahçesiyle ilgilenmesi, özenerek bakım yapması gibi biz ebeveynler de çocuklarımızı zararlı otlar ve haşerelerden ayıklayıp, gül bahçesinde yetişmesi için ortamları elverişli hale getirmeliyiz. Mahremiyet eğitimini çocuklarımıza bir ders öğretir gibi vermekten ziyade, onu hayatın içinde duygu ve davranış zinciri ile bütünleştirerek benimsetmeliyiz. Ayrıca mahremiyet eğitimi verilirken içerisindeki farklı alanların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.  Bu alanlardan bazıları; beden mahremiyeti, ev ve aile mahremiyeti, toplumsal hayat mahremiyeti, kitle iletişim araçları ve sosyal medya mahremiyeti gibi konulardır.

Mahremiyet eğitiminin ailede başlaması, ebeveynlerin mahremiyet konusunda bilinçli olmalarını gerektirmektedir. Bunun için hem ailelere hem çocuklara mahremiyet eğitimini verecek eğitimcilerin bakış açıları, tecrübeleri ve insanlarla doğru iletişim kurmaları önemlidir. Mahremiyet eğitimi aileye verilirken çocuk eğitiminin gelişim basamaklarına göre verilmelidir. Burada sadece çocuk merkezli bir mahremiyet eğitimi yerine, aileyi oluşturan tüm bireylerin kendilerini merkeze alarak, kendi eksikliklerini giderme bilinci ile hareket edilmesi daha sağlıklı olacaktır. Eğitim verilirken bilimsel verileri manevi değerlerimizle desteklemek bize geniş bir açılım sağlayacaktır. Maneviyatı temel alan bir eğitim uzun soluklu olacaktır.

Mahremiyet eğitimi çocuğun gelişim evrelerinde farklılık göstermektedir. Bu farklılıklara göre hareket etmek çocuğun sağlıklı kimlik gelişimine katkı sağlayacaktır.

Bebeklik döneminde dikkat edilmesi gereken önemli konular; bebeği emzirme, alt değiştirme ve banyo esnasında bakım veren kişi dışında başka birinin o ortamda bulunmamasıdır. Ev içinde yaşayan kişilerin mahremiyeti zedeleyecek kıyafetler tercih etmemesi de çocuğun mahrem olanı ayırt etmesi açısından önemlidir. Çocuk kendi bedenini ve özel alanını koruyacak yaşa gelene kadar ebeveynin çocuk üzerindeki denetimini sürdürmesi gerekir. Evde -varsa- kardeşlerinin yanında dahi bu gibi hususlara özen gösterilmelidir. Bu korunma ihtiyacı hem bebeğin beden mahremiyeti hem de diğer kardeşlerinin göz mahremiyetini sağlamış olacaktır. Bebeklerin alt temizliği yapılırken cinsel uzvunun fazlaca silinmesi hassasiyete sebep olduğu için doğru bulunmadığı çeşitli uzmanlar tarafından dile getirilmiştir (Tuzcuoğlu ve Tuzcuoğlu, 2004:19). Yine bu dönemde ebeveynlerin sevgilerini gösterme amacı ile bebeğin özel bölgesine temas ederek bunu bir teşhir aracı haline getirmeleri ve dikkat etmeden uygun olmayan sözcükler ile sevgilerini ifade etmeleri bedensel mahremiyeti zedeleyici unsurlardandır.

Çocukların dudağından öpmek, onlar istemediği halde mıncıklayarak ve sıkarak sevmek mahremiyete aykırı durumlardır. Bu durumları çocuğa anlatmak ve onun kendi bedenini korumasını tembihlemek çok önemlidir (İpek, 2020: 39). Çocuklara anlatmanın yanında örnek davranışlar da mahremiyetinin sınırlarını öğrenmesini sağlamaktadır. Mesela ebeveynin birbirlerine olan sevgisini çocuklarının yanında şehvet içerikli olmayacak şekilde ifade etmeleri çocuklarının mahremiyet noktasında sağlıklı bir iletişim ve sevgi dili oluşturmalarına zemin hazırlamaktadır.

Okul öncesi (3-6 yaş) döneme geldiğimizde, çocuklara özgüvenlerini sağlıklı yönde geliştirmeleri için yaşlarına göre sorumluluklar verip kendi iradeleriyle tercih yapma becerisi kazandırılmalıdır.  Bu kazandırılmadığı durumlarda özgüveni olmayan çocuklar başkalarının her dediğini yapma davranışı göstermelerine ve mahremiyet alanlarını koruyamamalarına sebep olmaktadır.

Çocuğun sosyalleşmeye başladığı okul öncesi dönemde yabancı kişilerle nasıl diyalog kurması gerektiği, bedeninin özel alan olduğuna dair sınırlar çok iyi öğretilmelidir. (Eraslan, Ergüt ve Uysal; 2017: 15). Çocuğa yabancı kavramını anlatırken onun öncesinde kişisel dokunulmazlık sınırlarını ve özel alan kavramı bilincini vermek, iyi ve kötü dokunuş arasındaki farkı onların anlayabileceği bir dilde anlatmak önemlidir. Bu bilinç ile çocukların yabancı kişilerle fiziksel temasa geçmesi gibi durumlardaki (otobüste, evde, sosyal ortamlarda kucağa oturma…vb.) davranışları şekillenmektedir.

Çocukların hayır diyebilme yetisini kaybetmemeleri için ebeveynler onları günlük hayatta istemedikleri bir şeyi yaptırma hususunda yaptırım uygulayarak “Hayır!” cevabını zedeleyecek davranışlarda bulunmamalıdır (Ünal, 2019: 29).

Oyunun ve arkadaşlığın çocuğun dünyasına daha çok girdiği okul evresinde, çocuklara beden mahremiyeti ve çocukların kendilerini koruma yöntemleri, temel davranış refleksleri başlığında kısaca belli periyotlarla verilmelidir.

Bunlardan bazıları; bedenim bana aittir, izin verirsem dokunabilirsin, dokunulması yasak olan yerlerim, fiziksel baskıya direnme refleksi, vücudum görünmemeli, banyoda çıplak olunmaması, tuvalette benden başkası olmamalı, soyunma ve giyinmede yalnızlık, izin verirsem kabul edilirsin, kendini koru ilkesi başlıklı eğitimlerdir. Bu eğitimler çocuklara okul psikoloğu ve öğretmenler tarafından verilmelidir. Eğitimde her zaman içi içe olması gereken ebeveyn-öğretmen- öğrenci sarmalında ebeveyn ve eğitimcilerin çocukların duygu dünyasına hitap edebilmeleri, onları önemsemeleri, suçlayıcı değil, kucaklayıcı bir eğitim anlayışı olması elzem bir durumdur. Bu eğitim, okul öncesi ve ilkokul kademelerine, yaş düzeylerine göre ayrı ayrı sınıflandırılarak küçük atölye çalışmaları şeklinde verilmelidir.

Diğer bir basamak olan ortaokul ve lise dönemlerine geldiğimizde, içinde bulunduğumuz çağda özgürlük kavramının içinin yanlış anlamlarla doldurulup, gençlerimize moda, medya ve müzik akımıyla sunulduğunu görmekteyiz. Gençlerde büyük etki oluşturan bu akımlara karşı bizim tutumumuz, gençleri önyargısız bir şekilde dinlemek olmalıdır. Çeşitli kurumlarda gençlerde mahremiyet eğitimini daha çok özgürlük ve sınırlar temelli ele aldığımda karşılaştığım sorulardan ve sorunlardan biri de bu iki değerin gençlerin zihinlerinde yeterince bilinememesidir. Burada gençleri dinlemek, önemsemek ve dikkate almak temel esasımız olmalıdır. Genç-eğitimci-ebeveyn üçlüsünü göz önünde bulundurarak eş zamanlı gitmek çok mühimdir. Gençlere verilen eğitimde yaş dönemleri ve hazır bulunmuşlukları dikkate alınarak konuyu bilimsel açıdan çerçevelemek önemlidir. Aksi takdirde ayıp, günah, yanlış gibi yargılarla oluşturulan bir din algısı ile gençlerimize yaklaşamayız.

Gençlere doğru düşünebilme bilgisini eş zamanlı olarak vermeliyiz. Sınır ve mahremiyet eğitimi verilirken daha çok bedensel, duygusal, düşünsel, davranışsal, ruhsal sınırlar çerçevesini sunmak önemlidir.

Sosyal medya mahremiyeti ve dijital medyada niçin, hangi amaçla bulunduğumuza dair konular da zamanının büyük kısmını dijital mecranın içerisinde geçiren gençlere anlatılması gereken konulardır. Bu konuya dair eğitimler, dijital okur yazar kişiler tarafından verilmelidir. Konu her yönüyle incelenerek gençlere sunulması, onların ikna olmaları bakımından önemlidir.

Sonuç olarak; ailede mahremiyetin birincil dili sevgi olmalıdır.  Aile içerisinde kendini değerli hisseden ve aidiyet bilinci geliştiren çocuk hem kendi hem de kendi dışındakilerin alanını koruyacaktır.

Ne mutlu alan ihlali yapmayanlara!

KAYNAKÇA

  1. Eraslan, E. Ergüt, İ.K. Uysal, T. Bulut, G. (2017) (ed: Erbay.E), Mahremiyet Eğitimi Çalıştayı Sonuç Raporu, Temmuz, Ankara.
  2. İpek, N. (2020). İslam’ın mahremiyet algısı ışığında mahremiyet eğitiminin çocuk cinsel istismarındaki rolü. Yüksek Lisans Tezi. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı, Erzincan.
  3. Karagülle, A. E. (2015). Günümüzde değişen mahremiyet algısının sosyal ağlar bağlamında incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medya ve İletişim Sistemleri Ana Bilim Dalı, İstanbul.
  4. Kasapoğlu, A. (2011). Kur’an’da “Hayâ”/Utanma Olgusu, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2(2), 1-47
  5. Tuzcuoğlu, N. ve Tuzcuoğlu, S. (2004). Çocuğun Cinsel Eğitimi – Anne, Ben Nasıl Doğdum? 2. Baskı, İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
  6. Ünal, F. (2019). Çocuk cinsel istismarında cinsel kimlik ve mahremiyet eğitiminde rehber öğretmenlerinin rolü. Yüksek Lisans Tezi. Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Ana Bilim Dalı, Yalova.