“Türkiye’nin İslamcı Düşünürleri”*

Ahmet Cevdet Paşa’dan Ali Bulaç’a kadar anlamlı bir küme oluşturmaya çalışan yazar, Türk modernleşmesinin soru işaretlerini, düşünürlerin temel savunuları üzerinden açmaya çalışmıştır. Düşünürler arasındaki sürecin iki yüz yıla tekabül etmesi ise her düşünürün kendi çağında yeniden kritik edilmesine alan açmıştır.

Betül YAVUZ

Çağdaş Türk Düşüncesi, İslamcılık, Türk Siyasi Hayatı, İdeolojiler ve Kültür üzerine çalışmaları olan Ercan Yıldırım, yeni kitabı Türkiye’nin İslamcı Düşünürleri ile okuyucusunu selamlıyor. Kendi yazı serüveninde İslamcılığın modern dönem fikriyatı ile diyalektiğini inceleyen yazar, 2022 yılında yayınlanan İmparatorluk’tan Ulus Devlete İslâmcılık eseriyle 18. yüzyılda Batı medeniyetinin güç kazanıp Müslümanlara karşı kurduğu üstünlüğü, hem devlet hem de İslâm âlemi mütefekkirlerinin yapması gerekenler olarak tartışmaya açmıştır. Özellikle Tanzimat süreciyle birlikte devletin kendi içindeki ahenginin “Avrupa merkezcilik” üzerine kaydığını belirterek İslâm’ın kesin ve mutlak yerinin çözülüp İslâmcı ve öteki düşünürler arasında bir ayrıma yol açtığına dikkati çekmiştir.

Önsözde geçen “İslamcılar devletin-milletin-ümmetin, çağın teknik ve bilimini alıp kültürünü, laikliğini, kapitalist iktisadını, hukukunu reddederek İslam ile bekasını sürdürebileceği kanaatini belirtip bunun usulünü, içeriğini geliştirerek Batıcı, seküler milliyetçilerden ayrılırlar” cümlesiyle yazarın kitaba dâhil ettiği düşünürlerin İslâmcılık bağlamında Avrupa merkezcilik eleştirilerini ele aldığı görülmektedir. Aynı zamanda bu eleştiriler, yazarın kendi sınıflandırması ve yeniden değerlendirmesiyle okuyucuya sunulmuştur.

Ahmet Cevdet Paşa’dan Ali Bulaç’a kadar anlamlı bir küme oluşturmaya çalışan yazar, Türk modernleşmesinin soru işaretlerini, düşünürlerin temel savunuları üzerinden açmaya çalışmıştır. Düşünürler arasındaki sürecin iki yüz yıla tekabül etmesi ise her düşünürün kendi çağında yeniden kritik edilmesine alan açmıştır. Bu uzun süreçte, siyasi-toplumsal dönüşümler tarihsel olarak yeni perspektifler sunmuştur; 19. yüzyılın temel motivasyonu İslâm kalarak çağdaşlaşma olarak karşımıza çıksa da 20. yüzyılla birlikte İslâmcılık, Cumhuriyet pratiği içinde yeniden tartışılmıştır.

Geçen onca zamana rağmen Türk modernleşme pratiği, tam da Babanzâde Ahmet Naim için söylenmiş “Kafası Batılı, kalbi sahici bir Müslüman” sözünü ironi olarak günümüze kadar taşımıştır… Şimdi neredeyiz, sorusu için Türkiye’nin İslamcı Düşünürleri kitabı bir yol haritası sunabilir, meraklısı için iyi okumalar dileriz.

*Ercan Yıldırım, Varoluş Yayınları.