Acının Gölgesinde Gelenek

“Mehman atandan uludur” bir Özbek atasözü. Bu sözün altını fazlasıyla dolduracak hareketlere şahit olduk yol boyu. Hiç tanımadığım, bir vasıta ile iletişim kurduğum insanların, seyahat boyunca edinmiş oldukları tutum ve davranışlar örnek alınacak seviyedeydi.

Zübeyir ŞEKERCİ

Gelenek, bir toplumun belirleyici özelliği olmasının yanı sıra ferdin toplum içindeki ahenk bütünlüğünü yakalamasına katkı sunan bir hafızadır. Aynı zamanda toplumu ayakta tutan en mühim direklerden birisidir. Bir toplumu işgal için en kullanışlı yol, geleneğin tahribatıdır.

Özbekistan; SSCB yıkıldıktan sonra bağımsızlığını ilan etmiş, 30-40 yıllık nevzuhûr bir devlet. Sayısız zulme, asimilasyon politikalarına ve ötekileştirmeye maruz kalmış bir halkın devleti. Seyahat boyunca yaşanan zulmün ve asimilasyon politikalarının acısını ve işlevselliğini gördüğüm bu ülkede, bazı şeyler hâlâ muhafaza edilebilmiş: Dua, mihmandarlık ve vefa…

 Yolculuğa çıkarken, otururken, kalkarken, yemek başında ve sonunda, birisi geldiğinde ve gittiğinde, kısaca içtimâî hayatın her merhalesinde dua var.  Yıllarca sürmüş sayısız yıkıma ve yakıma rağmen Özbek halkı en kuvvetli silah olan duayı “adet” haline getirmiş. Sonunda getirilen tekbir de yaratıcının kudretine bir sığınma biçimi adeta. 

  “Mehman atandan uludur” bir Özbek atasözü. Bu sözün altını fazlasıyla dolduracak hareketlere şahit olduk yol boyu. Hiç tanımadığım, bir vasıta ile iletişim kurduğum insanların, seyahat boyunca edinmiş oldukları tutum ve davranışlar örnek alınacak seviyedeydi. Bir hocamızın yakın dostuna mihmandarlık için danıştığımda bana eşlik etmesi için yeğenini rehber kılmıştı. Daha sonra rehberlik yapan abiden anılarını anlatmasını istediğimde, hayranlık duymuştum büyüğüne göstermiş olduğu vefaya. 4000 km, belki fazlası, yol gelmişti benimle sırf dayısının ricası ile. Dayısının yerinin farklı olduğunu söylese dahi böyle bir fedakârlıkta bulunması takdire şayandı. Rusların sokmuş olduğu onca nifak tohumuna rağmen ezip geçemediği bu kıymetli davranış, kuvvetli bir geleneğin habercisiydi şüphesiz.

Fergana’ya vardığımız vakitte tanıştığımız abinin, mihmandarın dayısı, kahvaltıda çay doldurma ile ilgili verdiği bilgiler ilgi çekici ve düşündürücüydü. “Üç kere doldur boşalt yaptıktan sonra önce kendine daha sonra misafire (bardağın yarısından biraz az) doldurmalı.” Misafire az doldurma sebebiyse daha çok hizmet etmesi, kendisinin önce içme sebebinin de “zehir ikram etmiyorum” mesajı imiş.  Zahirde çok basit ama deruni bağlamda oldukça değerli bu anlayış, mehmanda tarifsiz bir samimiyet doğuracaktır şüphesiz.

Bir diğer örnek ise katıldığım düğünde, ortak zaman diliminde Türkiye’de üniversite okumuş birkaç Özbek büyüğümle kurmuş olduğum kısa süreli muhabbet sonrasında içlerinden biri, beni kendi vilayetine davet etmiş ve ardından bir gün boyunca yedirip, içirip gezdirmişti. Bize eşlik eden Özbek hocamızın arabaya binerken ön kapıyı açıp buyur etmesi, mütemadiyen ihtiyacımı sorması ve nicesi.  Burada hem mehmana saygı hem de vefa vardı. Zira Müslüman kardeşle kurulacak ünsiyet oldukça kıymetliydi. Taşkent’te tanıştığım tarih öğrencisi arkadaşın güzergâh konusundaki yardımı, İstanbul’dan geldiğimi öğrenince ayrı bir ilgi gösteren Özbek sanatçı ve uçağı beklerken tanıştığımız ablanın umreden getirdiği zemzemi hediye etmesi… Hepsi bu ünsiyete haiz olmalıydı yoksa hangi motivasyon böyle bir davranışa dayanak sağlar ki? “Biz Türkiye’ye gittiğimizde nasıl karşılayacaklarına dair merakla beklerken öz kardeşlerimiz gelmiş diye kucak açtılar bize” kabilinden cümle sarf eden Özbek sanatçının ifadeleri, bu ünsiyetin diğer bir tarafına delil olsa gerek. Elbette aynı dine sahip olmanın yanında aynı soyun da bu ünsiyetteki payı göz ardı edilemez.

  “Mehmanın duası kabul olur.” düsturunu edinen Özbekler, farklı zamanda farklı yerlerde dua taleplerinde bulunurken öte yandan da gönlümüzü hoş etmek için ellerinden geleni yapmaları Müslümanca mütekabiliyetin soylu bir örneği…

   Vefa, mihmandarlık ve dua… Onca tahribata rağmen sımsıkı sarıldıkları bu üç düstur, yeniden ve daha güçlü toparlanabilmeleri adına Özbek halkı için güçlü bir damar.