Siyonizm ideolojisine sahip Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerinden sonra zaman içerisinde toprakları işgal etmeleri, Nakba olarak bilinen Filistin toplumunun kendi topraklarından sürülmesi ve halkın yok edilmesi olayı; sahip olduklarından daha fazlasına göz dikmiş olan siyonist ideolojinin etkisindeki Yahudilerin saldırganlık eğiliminden kaynaklanmaktadır.
Fatma Enise ÖZEL ASLAN
Uzman Klinik Psikolog
Sosyal psikolojinin önem kavramlarından biri olan uyma ya da diğer bir ifadeyle itaat, insanların sosyal etki ağlarının etkisiyle diğerlerinin gerçek ya da hayali etkileri sonucunda davranışlarını değiştirmesi olarak ifade edilmektedir. Olağan dışı bir durumda nasıl davranacağını bilememe, herkesten farklı davranmaktan çekinme, toplumdan/gruptan dışlanma, cezalandırılmaktan korkma gibi nedenlerden dolayı uymacılık ortaya çıkabildiği görülür.
Bununla birlikte, belirli bir grubun içinde yer alındığında bireyselliğin kaybolduğu görülmektedir. Kişilerin kalabalık içinde kimliklerinin belirlenemediği durumlarda, insanların davranışları üzerindeki kısıtlamaların gevşetmesi olarak açıklanan bu kavram, insanların grup halinde hareket ettiklerinde vahşi ve ilkel davranmalarını açıklamaktadır.
Bir ülke halkının ve askerlerinin, o ülkenin bir vatandaşı olarak bir gruba dahil olması; grup normlarına ve otoriteye itaat etmeleri ve grubun içinde bireyselliğin yitirilmesiyle tarih boyunca pek çok soykırım yapılmış, katliam gerçekleştirilmiş ve insanlık suçu işlenmiştir. Açıkça görülmektedir ki Filistin sınırları dâhilinde bağımsız bir Yahudi devleti kurmak ideolojisi olan siyonizm sonucunda, siyonist ideolojiye mensup bireylerin, grup ideolojisine uyarak Filistin Devleti’nin topraklarında Müslümanlara yönelik soykırım uygulanmaktadır. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın Gazze’de yaşayan insanları “insan-hayvan, barbar” olarak tanımlayarak tüm savaş hukuku kurallarını geride bıraktıklarını dile getirdiği açıklamanın, emirlerine uyulmasını meşrulaştırmak için yapıldığı anlaşılmaktadır.
Kasıtlı olarak zarar verme ya da acı çektirme anlamına gelen saldırganlık, sosyal psikoloji alanında sonradan gözlem yoluyla insanlardan öğrenilen, kültürel olarak edinilen bir davranış türü olarak ele alınmaktadır. Engellenme-saldırganlık kuramına göre, kişi bir amaca ulaşmada engellendiği kanısına vardığında saldırganca davranır. Bu kurama göre her engellenme durumunda saldırganlık ortaya çıkmayabilir; ancak ait olunan grubun hak ettiği düşünülenden, beklentisi içinde olunan şeyden ya da o gruba benzer grupların sahip olduğundan daha azına sahip olunduğuna yönelik görece yoksunluk olduğunda saldırgan eğilimler artmaktadır. Siyonizm ideolojisine sahip Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerinden sonra zaman içerisinde toprakları işgal etmeleri, Nakba olarak bilinen Filistin toplumunun kendi topraklarından sürülmesi ve halkın yok edilmesi olayı; sahip olduklarından daha fazlasına göz dikmiş olan siyonist ideolojinin etkisindeki Yahudilerin saldırganlık eğiliminden kaynaklanmaktadır.
Siyonist ideolojide, stigmatizasyonun ve zenofobinin önemli bir yer kapladığının altını çizmek gerekir. Filistinli, Arap, Müslüman şeklinde yapılan damgalamalar ve kendinden olmayana yani yabancılara yönelik korku ve nefret duyguları bu ideolojideki kişilerin saldırganca davranmalarını geçerli kılıyor.
Psikanalitik yaklaşıma göre insanı hayatta tutan iki önemli içgüdüden biri cinsellik, diğeri saldırganlıktır. Kendilerini siyonizme adayan bireylerin geçmişte yaşadıkları veya kendilerine aktarılan travma döngüsünü kırabilmek için saldırganlık içgüdülerini aktive ettiklerini söyleyebiliriz. Psikodinamik perspektiften değerlendirdiğimizde, Siyonizm mensubu bireylerin yön değiştirme savunma mekanizmasını kullandıklarını söyleyebiliriz. Savunma mekanizmaları, insanların kendilerine kötü hissettiren düşüncelerden, durumlardan, insanlardan kaçınmak amacıyla bilinçsizce ortaya koydukları davranışlardır. Yön değiştirme savunma mekanizması, kişinin kendisine rahatsızlık veren bir durumu muhatabına iletmesi ve tepki göstermesi yerine -üzerinde güç sahibi olduğu- başka bir kişi/gruba tepki göstermesidir.
1800’lü yıllardan 1940’lı yıllara değin, dünyanın farklı bölge ve ülkelerinde ayrımcılık ve baskıya maruz kalarak yaşayan Yahudilerin, geçmişte maruz bırakıldıkları stigmatizasyon ve uygulanan soykırımı kuşaklar arası travma aktarımıyla yeni nesile aktardıkları düşünülmektedir. Bunun sonucunda, kuşaklar arası aktarılan bu travmanın etkilerini taşıyan bireyler; yıllar, belki yüzyıllar öncesinde kalan bu olaylara karşı verilebilecek tüm tepkileri, kendilerine bunları yaşatan devletlere karşı siyasi ve politik kanallar üzerinden vermek yerine, Filistin halkına göstermektedirler.
Analitik psikoloji yaklaşımına göre, kolektif bilinçdışımızda bize atalarımızdan aktarılan duygu, düşünce ve önseziler yer alır ve bu aktarım nesiller boyu devam eder. Geçmişte yaşanan travmatik olayların, bireylerin kolektif bilinçdışında saklı olması, bireyleri şimdiki zaman diliminde örtük olmayan bir biçimde koruyucu ve savunucu biçimde hareket etmeye itebilir.
Bireysel psikoloji yaklaşımına göre değerlendirdiğimizde ise aşağılık kompleksi kavramı dikkat çekmektedir. Bu kuram açısından değerlendirildiğinde geçmişte azınlık olarak görülen, ezilen, soykırım uygulanan ırkın, bu kompleks sebebiyle bu kompleksi aşmak üzere üstünlük duygusuna yöneldiğini, üstünlük duyguyla aşırılıklar sergilediğini, Filistin halkına haksızlıklar yaptığını ve bu haksızlıkları kendilerine meşrulaştırdıklarını söyleyebiliriz.
İnsancıl psikoloji ya da pozitif psikoloji yaklaşımlarına göre siyonizmi ele alamıyoruz. Çünkü bu ekollerin ortaya koyduğu insanın güçlü yanlarını ortaya çıkarmaya dayanan kuram ve kavramlarını, siyonist ideolojide yer aldığını düşünmüyoruz.
Tehlikede olma düşüncesi ve hayatta kalma güdüsü ile ortaya korku duygusu çıkar. Korku duygusu, nedeni sorulduğunda çoğu zaman rasyonel olarak cevap verilemeyen bir duygudur. Kişi, gerçekleşme ihtimali bulunmayan ya da henüz gerçekleşmemiş olaylardan korkar. Siyonizm ideolojisindeki bireylerin, üç hak din içinde kutsal olan bu toprakları yeniden kaybetmeye, bu kutsal toprakların kendilerinden alınmasına dair duydukları korku; Filistin topraklarına yapılan işgali onlar açısından açıklanabilir kılabilir.
Genel olarak değerlendirdiğimizde; insanlık dışı yapılan tüm kabul edilemez yanlışları; siyonizm ideolojisine sahip kişilerin bireyselliklerini yitirerek uyma davranışı sergilemeleri, kolektif bilinç dışındaki düşünce ve önsezileri, yüksek düzeyde korku duymaları ve aşağılık kompleksinden kurtulamamaları sebepleriyle yaptıkları, hissettikleri bu yoğun duygularla başa çıkabilmek için saldırganca davrandıklarını ifade etmek mümkündür.